''Mağazaya girdiğimde herkese ayrı ayrı 'günaydın' derim ama bir suratsız arkadaşımız var, her seferinde duymazdan gelir. Ben de artık ona 'günaydın' demiyorum!''
''Günaydınlarımı seçtiklerime söylerim!Zaten herkes karşılık vermiyor ki!''
''Eskiden bir gayret herkese 'günaydın' diyerek ofise giriyordum, şimdi biri bana söylerse karşılık veriyorum!''
Müşteriye 'günaydın; hoş geldiniz!' diye karşılıyorum, bırakın cevap vermeyi bazısı tenezzül edip yüzüme bile bakmıyor!''
Valla bir söyledim, iki söyledim, baktım kimsenin umrunda değil, ben de 'günaydın, münaydın' demiyorum, geçiyorum işimin başına!''
''Biz çalışanlar birbirimize söyleriz ama, yöneticimiz sabahları ancak homurdanıyor! Homurtuları arasında da 'günaydın' olmuyor!''
Müjgan Hanım, iyi söylüyorsunuz da; ver ver nerye kadar? 'Günaydın'ı almaz, 'Hoşgeldiniz' i duymaz; beni adam yerine koymayanı ben sayacağım da n!olacak?''
Bu yakınmaları çalışanlardan hep duyardım, son zamnlarda daha sık duyar olur.
Piyasalardaki sıkıntı çalışanların gerginliğini de tırmandırdı. Herkes daha sabırsız, daha hoşgörüsüz, daha asık yüzlü!...
Ben yine de ''iyilik yap denize at!'' diyeceğim ama bununla yetinmeyeceğim, size bir dostumun bana aktardığı bilimsel bir deneyden bahsedeceğim.
Bilim adamları pirelerin farklı yüksekliklere zıpladığını görür, birkaç tanesini toplayıp 30 santim yüksekliğindeki cam fanusun içine koyarlar. Altlarındaki metal zemin ısıtıldığında pireler can havliyle kaçmak için zıpladıklarında başlarını tavandaki cama çarparlar.Zemin sıcak olduğundan tekrar sıçrar, başlarını tekrar çarparlar.
Pireler camı bilmediklerinden aynı sonuçsuz sıçramaları defalarca yapar, kafalarını defalarca tavana vururlar. Ancak bir süre sonra bilim adamları pirelerin 30 santimden daha fazla zıpla(ya)mamayı öğrendiklerini fark ederler.
Artık hepsi 30 santim zıplamaktadır. Böylece deneyin ikinci aşamasına geçilir, tavandaki cam kaldırılır.
Zemin ısıtılır. Pireler zıplar! Ne kadar? Sadece 30 santim!
Üzerinde cam engel yoktur, istediklerince yükseğe zıplayabilirler ama hayır! 30 santim zıplamayı artık öğrenmişlerdir.
Cam tavan kalkmıştır ama engel artık zihinlerdedir.
Pirelerin bu yaptıklarına ''cam tavan sendromu'' denir.
Hepimiz zaman zaman çeşitli etkinliklerin, rekrarların, inançların sonucunda kendi cam tavanlarımızı yaratıp, kendimizi içine sıkıştırıyoruz.
''Günaydın''ı almayan yönetici, ''hoş geldiniz' i duymayan müşteri, ''iyi günler''e homurdanan çalışma arkadaşı bırakın kendi cam tavanın içinde kalsın.Siz karşılık görmediğiniz için doğru alışkanlığınızdan vazgeçip, kendi cam tavanınızın yüksekliğini değiştirmeyin.
Siz doğrusunuz, başınızı onların cam tavanına çarpmayın.
Kaldı ki pireler 30 santimi aşmamayı öğrenebiliyorsa bazı insanlar da selam verince almayı, selamlamayı,nnezaketi öğrenebilir.
Önemli olan sizin doğru alışkanlığınızı sürdürüyor olamanız. Doğruyu tekrarladıkça bir bakmışsınız, karşınızdaki ''umutsuz vaka''ların cam tavanlarını kaldırmışsınız. ''Günaydın''lar, ''hoş geldiniz''ler, ''iyi günler'', ''mehaba''lar aslında hiç boşa değil!
Keyifli çalışmalar dileğiyle.
Müjgan ÖZÇAY
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder